Çiftçi Hükümeti darbe sonucu 1923 de yıkıldı. Yerine Demokratik Birliği koalisyon hükümeti kuruldu ve 1931 senesine kadar iktidarda kaldı. Türk eğiticiler bir önceki dönemde elde ettikleri hakları kısmen koruyabildi ama 1928 den sonra gidişat olumsuz yönde seyretti.1928-29 eğitim döneminde, Bulgaristan'da Türk azınlığa ait bir anaokulu, 922 ilk mektep,27 orta mektep ve 1 Nüvvap okulu, Türkiye Cumhuriyetiyle birlikte yeni yazıya geçmişlerdir. Adeta ırkçılık seviyesinde koyu milliyetçi bir politika izleyen Bulgar hükümeti, bu yıllarda Türk okullarına yapılan yardımları azaltmış, eğitim yönünden Türkler için zor dönemler başlamıştır. 1928 de öğretmen okulunun kapatılması ile öğretmen açığı başlamış, hükümet Türk okullarına cebren atadığı Bulgar öğretmenlerin, Türk öğretmenlerden iki kat fazla maaş alması, Türk encümenlerinin bütçesine yani Türk halkının bütçesine fedakarlıklar, zorluklar yüklemiştir. Türk okulları kapatılmaya başlanmış, varlığını sürdürebilenler de Türklerin elinden alınarak Bulgar milli okulu müfredatlarına tabi tutulmuştur. Türk okullarını yeniden açtırmak için dilekçe verenler ağır cezalara çarptırılmıştır. Bu şartlarda yapılan 1931 genel seçimlerinde Türk seçmenler iktidardaki hükümete oy vermemişler ve iktidara Milli Blok Koalisyonu geçmiştir. Bu hükümet de tüm vaatlerini unutmuş ve bir önceki hükümetin politikalarını devam ettirmiştir, hatta daha da adaletsizce uygulamalar başlatmıştır. Bu dönemde bir tek Bulgar'ın bile yaşamadığı Türk köylerinin okulları dahi Bulgarlaştırılmıştır. Bulgaristan Türkleri için en zor dönem 1934-44 senelerinde yaşanan diktatörlük idaresi devridir. Bu dönemde Bulgar hükümetinin hedefi Türk insanlarını cahil bırakmaya çalışmak olmuştur. Bu amaçla hükümet din derslerine ağırlık vererek, diğer dersleri de en basit ve en aşağı seviyeye indirerek ve eğitimden ziyade istihbarat için vazifelendirilmiş Bulgar öğretmenleri Türk okullarına tayin ederek, çirkin ve insan haklarının kabul edemeyeceği bir politika izlemiştir. Genç ve yenilikçi, Atatürkçü olan, Hükümetin tehdit olarak algıladığı, seçimle iş başına gelen Türk encümenleri dağıtılarak yerlerine yönetimin onayı ile Baş müftülük tarafından gönderilen yobaz seviyesinde tutucu kimseler getirilmiştir. Baş müftülüğün okullar üzerindeki kontrol ve denetimini pekiştirmek maksadıyla 1934 de Sofya'da 'Dini İslam Müdafileri Cemiyeti'' hükümete ajanlık niyetiyle kurulmuştur ve asıl niyeti Atatürk ilke ve devrimlerine karşı mücadele yürütmek olmuştur. Latin harfleri özellikle hiç desteklenmemiştir. Hükümet özel yani milli olmayan statüdeki Türk okullarını bitiren öğrencilerin eğitimlerini tanımamış, buralardan mezun olanların ayrıca bir sınava girmeleri şartı getirilmiştir. Bu durumda Türk gençleri küçük bir memuriyete bile getirilmemiş, herhangi bir zanaat dalında meslek edinmek için Bulgar milli okullarından mezuniyeti gerektiren çıraklığa dahi kabul edilmemişlerdir. Hükümet böylece Türkleri işsiz bırakarak, dolaylı olarak göçe zorlamıştır. 1944 de Sovyet ordusu Bulgaristan'a girmiş, faşist rejimi yıkarak komünist rejimi iktidara getirmiştir. Komünist hükümet, Türk azınlığın meselelerini halledeceğine dair büyük vaatlerde bulunmuştur. Türkler bu vaatlere güvenerek eğitim ihtiyaçlarını dile getirmeye başlamışlardır. Vatan cephesi milli komitesinin 1944 de düzenlediği Bulgaristan Türk azınlığı konferansında, bu istekler sıralanmıştır. 1945 de Bakanlar kuruluna bağlı yüksek öğretim konseyinin olağanüstü toplantısında eğitim konusu işlenmiştir, sunulan önerilerin bir kısmı hükümetçe de desteklenerek, devlet tarafından onaylanan tedrisata uymak şartıyla Türk okullarının eğitim mali ihtiyaçlarının devletçe sağlanması kararlaştırılmıştır. Aynı yıl bakanlar kurulu cinsiyet, milliyet, din farkı gözetmeksizin 7-15 yaş arası mecburi eğitim yasasını uygulamak maksadıyla okullardaki eğitim araç ve gereçlerinin arttırılması ve Türk azınlığın yaşadığı bölgelerde okul sayısının çoğaltılması çalışmalarına hız verilmiştir.
Evet! Bir sonraki yazımızda 1946 dan itibaren olanlara (eğitim konusunda) devam edeceğiz.
Türkiye Cumhuriyetinde eğitimin, okulun, öğretmenin, özgürce talebelik ve öğretmenlik yapmanın ne kadar büyük nimet olduğunu anlamak için inşallah beni Türkiye'den okurlarımda okuyordur.
Tüm bunları niye yazıyorum? Aradığım bazı hakikatler var, sizlerle beraber aramış oluyorum ve inşallah birlikte bulacağız o aradığım hakikati...
Beni izlemeye lütfen devam ve lütfen her kesimden, her yaştan, (hiçbir meslek, cinsiyet, yaş, eğitim ayrımı yapmaksızın)yorumlara devam.... O yorumlarda da aradıklarımın ip uçları var....
Sevgi ve saygılarımla.