Türkçe 1906 senesinden beri Sofya Üniversitesinde yabancı dil olarak, Türk okullarında ise ana dil olarak Bulgaristan'da okutulmaktadır. Bulgar Devletinin mevcut anayasası ve imzaladığı uluslar arası anlaşmalara göre de Türkçenin Bulgaristan'da azınlık dili olarak okutulması bir evrensel hukuk ve insan hakları yükümlülüğü gereğidir. Bulgaristan'daki Türk dili ilk defa Bulgar araştırmacı Dimıtır Gadjanov tarafından araştırılmış, sonra Mefkure Mollova daha önemli çalışmalar yapmıştır. Önceleri Arap alfabesi kullanılırken,1928 de Türkiye'de yazı inkılâbının ardından Arapça'nın yanında Latin harfleri ile de basım ve yayım olmuştur.1864 de Rusçuk'ta Tuna vilayet matbaasının kurulmasıyla Bulgaristan'da Türkçe kitap yayımı başlamıştır. Prenslik döneminde Türkçe kitap yayımı duraklama döneminde girmiştir. Bu dönemde okul kitapları ihtiyacı Türkiye'den karşılanmıştır. Bulgar hükümetinin bu duruma mani olmaya başlamasıyla Sofya, Filibe, Şumnu, Razgrad, Rusçuk, Rahova şehirlerinde 1944 yılına dek eski ve yeni harflerle Türkçe kitap yayımlayan matbaalar kurulmuştur. 1944 den sonra Türkçe basım yapan özel basım evleri kapatılmış,toplumsal ve siyasi yayım yapan basım evlerine bağlı Türkçe yayım şubeleri kurulmuştur.Bu şubeler 1954 de Narodna Prosveta-Halk Eğitimi Yayın Evi bünyesinde Türkçe Yayımlar Bölümü olarak birleştirilmişlerdir.Burada toplumsal,siyasi,edebi içerikli eserler ve okul kitapları devlet kontrolü altında Türkçe olarak yayımlanmıştır.1944-1964 senelerinde okul kitapları hariç Türkçe olarak bine yakın çeviri ve özgün yapıt muhtemelen burada basılmıştır.1969 dan itibaren Türkçe kitap yayımı sürekli azalmış,Halk Eğitimi Yayın Evinin Türkçe Yayımlar Bölümü kapatılmış ve 1985 den itibaren Türkçe eserlerin yayımı tamamen yasaklanmıştır.İkinci Dünya Savaşından sonra ülkede komünist rejim hakim olmuş,Türklerin sosyokültürel yaşamında kökten değişimler olmuştur.Türkçe konuşmak yasaklanmış,Türk kültürüne ait ne varsa ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.Türkler bu dönemde şiire ağırlık vermiştir.Çağdaş Bulgaristan Türk edebiyatı eski Rumeli Türk edebiyatının devamıdır. Sofyalı aşık Hıfzi'nin Plevne Muharebesi Destanı isimli manzumesi bu şiir edebiyatının başlangıcı sayılır. Mehmet Müzekka Con (1885-1974) Bulgaristan Türk Edebiyatının İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası dönemi arasında köprü niteliğindeki şiirleri ile edebiyatımızdaki yerini almıştır. 1944-1969 arasındaki 'Umut Edebiyatı'' olarak isimlendirilen bu dönemin şairlerinden Con, sadece bir dille yazdığı şiirlerini 'Yeni Günün Şarkıları'' ve 'Alın Terim''adlı kitaplarda toplamıştır. Mustafa Şerif Alyanak (1890'lar-?) ve Mehmet Behçet Perim (1896-1965) 1930'larda Türkiye'ye gelen Bulgaristan Türk'ü şairlerimizdendir. Mehmet Fikri (1908-1941), İzzet Dinç(1890-1965) de yetenekli şairlerimizdendir. Ahmet Şerifov (d.1926)'un ilk kitabı 'Müjde''1960 da yayımlanmıştır. Mefkure Mollova (d.1927)'nın şiirleri 1964 de yayımlanmıştır. Mülazım Çavuşev (1927-1995), Niyazi Hüseyinov (d.1927) 1989 göçünde Türkiye'ye gelen şairlerimizdir. Lütfi Demirov (1929-1990) u unutmamak gerekir. 1990 da Türkiye'ye göç eden Sabahattin Bayramov (d.1931)'un''Adresim Şudur'' ve 'Sokaklarım Çağrışımlar İçinde'' isimli kitapları çok başarılı bulunmuştur. 1968 de Türkiye'ye göç eden Nevzat Mehmedov (d.1934) çocuk şiirleriyle ünlüdür. Ömer Osmanov(d.1934) 1989 da sınır dışı edilerek Türkiye'ye gelen ve kitaplarında memleket hasretini işleyen bir şair ve öğretmendir. Recep Küpçü (1934-1976) bir deniz şairidir ve kısa ömrü boyunca Bulgaristan Türklerinin haklı mücadelesini savunmuş, bu uğurda öğretmenlikten atılmıştır. Mehmet Çavuş (d.1935) Balkan Türklerinin iyi tanıdığı bir şairdir. Ali Bayram(d.1935), Latif Aliyev (d.1935), Mustafa Mutkov (d.1935), Faik İsmailov (d.1936), Mustafa Çetev (d.1936), Süleyman Yusufov (d.1936), Durhan Hasanov (d.1937), Nazmi Nuruyev (d.1937), Osman Azizov (d.1937), Aliş Saidov (d.1938), Şahin Mustafof (d.1938), Şaban Mahmutov (d.1938), Naci Ferhadof (d.1940), İsmail Çavuşev (d.1940), Ahmet Eminov (d.1944), Rahim Recebov (d.19449, Necmiye Mehmetova (d.1945), Ahmet Kadirov(d.1948), Nebiye İbrahimova (d.1948), Hilmi Haşal (d.1945), Kadriye Cesur (d.1968) Makedon, Rumeli, Balkan, Trakya Türklerinin eserlerini ibretle okuyabileceği diğer yazarlarımız, ozanlarımızdır. Muharrem Tahsin, Ali Kadirof, Kemal Pınarcı da Türk edebiyatına olumlu katkıda bulunmuşlardır.
Bu konuya devam edeceğiz. Buraya kadar anlattıklarımız Bulgaristan Türkleri'nin dil,edebiyat, sanat ve basın hayatında yaşadıkları safahatın birinci bölümü olsun. Ben kıymetli okurlarımızdan birkaç ricada bulunmak istiyorum. Lütfen bu ricalarımı gözlerinizle, aklınızla değil; kalbinizle okuyunuz.
1. 'Bulgar Türkleri''ifadesini sakın ola kullanmayınız, yazmayınız. Çok yanlış bir ifadedir. Doğrusunun 'Bulgaristan Türkleri'' olduğunu sakın ve lütfen unutmayınız.. Bir çok gazeteci, devlet adamı, edebiyatçı, sanatçı, aydın, bürokrat, siyasetçi, öğretmen bu hatayı yapıyor, artık yapmayalım.
2. Okurumun biri bana, yazdığım bir yayın mekanındaki bir makalemin altında özetle şöyle yazmıştır: ''Vedat Bey Efendi, siz kimin avukatlığını yapıyorsunuz? Bu konuda hem yorum yapmayalım diyorsunuz, hem de yorum yapıyorsunuz!... Burası A Türkleri yayın sitesidir. Siz bu sorunları Türkiye'de kime söyleyecekseniz gidin onun yüzüne söyleyin. Burası yeri değildir.'' Ben ilgili siteden tüm yazılarımı, bu aptalca yorumla birlikte kaldırttım ve oradan çekildim. Sevgili Balkan, Trakya, Rumeli, Makedon Türkleri! Aklımızı başımıza alalım, aklımızı başımıza devşirelim. A Türkü, B Türkü, C Türkü ne demek? Dünyanın tüm Türkleri sadece ve sadece Türk'tür. Dünyada ister devlet, ister özerk, ister azınlık, ister grup olarak yaşasınlar, nerelerde Türk yaşıyorsa oraları Türk vatanıdır, Türk ilidir, Türk köyüdür, Türk toprağıdır. O okurun beni kışkırtmak istediği, beni bir kuru gürültü, provoke, polemik, bilme ne tuzağına çekmek istediği açıkça belliydi. Bu tuzağa düşmem. Zaten coğrafya olarak ayrıyız. Şartlar olarak ayrıyız. Bir de sanki köklerimiz de, etnik yapımız da, tarihimiz de ayrıymış gibi hava estirmek isteyenlere bu fırsatı vermem, vermeyeceğim de... Zaten o seviyede bir okurumun Türk düşmanı olan bir başka ırkçı millet mensubu (Türkçe'yi iyi kullanan bir yabancı ajan, yabancı istihbaratçı ...) olma ihtimali de bana göre çok yüksektir. Böyle meçhul şahıslar özellikle bizim İnternet ortamındaki basın, yayın kaynaklarımıza üye olurlar ki, aramıza önce bir karışsınlar, sonra havayı bir koklasınlar ve akabinde havlamaya başlasınlar... Söz meclisten dışarı! Yazar olarak ben yazarım, okur olarak da kıymetli okurum kanaatini bildirir, yazdıklarıma katılmayabilir, itiraz da edebilir... Ben hakaretten, terbiyesizlikten nasıl hoşlanmaz isem, pohpohlanmaktan da hoşlanmam. Yani aramızdaki bu basın, yayın, paylaşım, muhabbet ortamı doğal sürecinde gelişmeli. Ama takdir edersiniz ki; sizlerin nasıl sağ duyusu, ön sezisi var ise (ki Türk Milletin fertlerinde bu yetenekler çok gelişkindir) ben de 51 yaşında, iki delikanlı babası, yıllarca orta düzey yöneticilik yapmış, emekli asker, şair, yazar, okul ders kitapları dışında yüzlerce kitap okumuş bir kitap sever olarak; bana hitaben yazılmış satırların iyi niyetle mi, kötü niyetle mi olduğunu hiç şaşmadan, tam isabet bilecek, hissedecek bir konumdayım.
3. Kırcaali Haber bu yayın şartlarına bugün kavuşmadı. Makedon, Rumeli, Balkan, Trakya Türklerimiz, basın, yayın, eğitim, kültür, kitap, edebiyat faaliyetlerinde ve Türkçe yayınlarında bu gün dahi tam bir serbestlik, rahatlık, huzur, özgürlük hissedememektedirler. Buna rağmen en azından benim gibi Türkiye'den yazan ve kalemine 'destur'' demeyen, klavyesinde fren olmayan, dilinde bakla ıslanmayan yazarların yazılarını hiç ilavesiz, hiç eksiltmeden yayınlayan yayıncılarımız bana göre, çok cesur yayıncılarımızdır. Benden daha cesurdurlar. (Benim başımda bir Bulgar Hükümeti, Bir Yunan Hükümeti, Bir Yugoslavlıktan, Sovyetlikten Kurtulamamış Makedon Hükümet, Devlet yok!...) Türkiye'deki yayıncılardan bin kat daha cesurdurlar. Bu cesaretle, bu riskle yazılmış, yayınlanmış yazıların keyfini çıkarın ve ibretle okuyun.
4. Türkiye'de bir sorun varsa, dünyanın ne tarafında yaşıyorsa yaşasın tüm Türkleri ilgilendirir. Dünyanın her hangi bir kıtasında, bölgesinde, kıyısında, her hangi bir Türk ağlıyorsa, bu Türkiye'yi de ilgilendirir, başka bölgelerdeki Türk insanlarını da... Bunun bilincinde, takdirinde olmayan kişiler lütfen benim yazılarımı hiç okumasınlar. ''Anca da bir, kanca da bir!...'' Rahmetli babam hep böyle derdi, ne demek istediğini 51 yaşında, şimdi çok daha iyi anlıyorum, lütfen siz de anlayın...
İsimlerini zikrettiğim kalem, yürek, edebiyat, fikir, düşünce savaşçılarından hala hayatta olanlara sağlık, vefat etmiş olanlara rahmet diliyorum.
Saygı ve sevgilerimle.