GERÇEKLER KONUŞURKEN



Pazartesi, 16 Kasım 2009

GERÇEKLER KONUŞURKENHaşim SEMERCİGerçekler konuşurken Tanrılar bile susarmış.
"Gerçeği bulmak güç değildir. Asıl güç olan, gerçeği bulduktan sonra ondan kaçmamaktır." diyor Etienne Gilson.
Ünlü Dağıstan şairi Abutalip, dil için ilginç şeyler söylemiş. Demiş ki, her insan için temel olan onun ana dilidir. Kendi dağlarını sevmeyen, yabancı ovaları da sevemez. Mutluluğu evinde bulamayan, sokakta da bulamaz.
Dua tekrarlanmakla aşınmaz. Hiç durmadan tekrarlanması gereken bir duamız var - Türkçe problemi.
Bir azınlık olarak dilimiz ne durumda?
Dilimizi doğru dürüst bilmiyoruz bile. Sebepleri biliyoruz ama susuyoruz, susmayı tercih ediyoruz. Tabi ki, her dilin temeli okuldur. Dil okulda öğrenilir. Ama okulda dilimizin okutulmasında problemler var. Bütün güzelliğine rağmen Türkçemiz serbest seçmeli ya da zorunlu seçmeli olarak okutuluyor. Bu da bizi rahatsız etmiyor.
Ne demek seçmeli? Ana-babalar tarafından okul müdürüne dilekçe vermek gerekiyor. Çocuklara seçme hakkı verilirse, onlar tereddüt etmeden topu seçerler. Ana-babalara gelince, onlara şu dilekçe meselesi pek ayan anlatılmıyor. Çoğu okullarda hatta yanlış yönlendiriliyorlar. "Çocuğunuza Türkçe okutmak istiyor musunuz?" diye sorulmuyor da, "Çocuğunuz Türkçe mi okusun, İngilizce mi?" diye soruluyor. Anlatılmıyor ki, İngilizce zaten okunacak, o programda var. Sonuçta okul müdürü hangi dersleri isterse okutabiliyor seçmeli olarak. Nasıl mı? Dilekçe formülerleri okulda hazırlanıyor. Hangi öğretmenin dersleri yetmezse, dilekçeye onlar yazılıyor, normatif tamamlamak için. Bu arada Türkçe öğretmenlerine büyük görev düşüyor. Ama onlar ses çıkaramıyor. Türkçeye pek destek olamıyorlar. Neden mi? Türkçe öğretmeninin zaten statüsü belli değil. Onları işten çıkarmak en kolay. İşte kalabilmek için susuyorlar. Müdürlerin hakları çok büyük - tayin etmek, işten çıkarmak onların elinde. Dilekçe imzalattırmak görevi Türkçe öğretmenine düşüyor. Köy muhtarı yardımcı olması gerekiyor ama vicdana ve Türkçe sevgisine kalmış bir şey. İş dayanıyor Türkçe müfettişine. O da önüne ne getirilirse, onu imzalıyor. Ve gittikçe saat sayısı azalıyor, Türkçe okuyan çocukların sayısı azalıyor. Artık ana dili hiç okunmayan Türk köyleri var. Kimsenin umrunda değil.
Üstüne sorumluluk alan biri olsa, ona bir sorum olacak. Türkçe okunmayan okulda tabi ki Türkçe öğretmeni yok. Türkçe öğretmeni olmayan bir okulda, bu dil okunsun diye dilekçeleri kim toplayacak? Bu işlerle kim uğraşacak?
Belli oluyor ki bu sorunları çözebilmek için en büyük görev ana-babalara düşüyor. Ne var ki, onlar kendileri zamanında ana dilini okumamışlar. Okuyanlar az. Problem orada ki, onlara ana dili sevgisi aşılanmamış. İçlerinde varsa var. Onlar da Özdemir Asaf'ın dediği gibi demesinler: "Okulda çalışmaya çalışıyordum, yaşamda alışmaya çalışıyorum."
Türkçemizin hendekli yollarında maalesef elimizden geleni yapmadık. Hepimiz suçluyuz, öğrenciler en az, ebeveynler daha çok. Türkçe öğretmenleri, köy muhtarları, müfettişler, Belediye Başkanları, parti liderleri, Eğitim Bakanlığındaki uzmanlar, Bakan Yardımcıları, Mecliste bir dönem Eğitim Komisyonu Başkan Yardımcılığı, son dönemde ise Komisyon Başkanlığında bulunanlar - hepsi suçlu.
Amacımız suçlu aramak olmamalı. Amaç, Bulgaristan'da Türkçenin doğru dürüst okunması için bir şeyler yapmak. Tabi ki her ulus kendi dilini sever. Bizler de, azınlık temsilcileri olarak en az iki dili iyi bilme şansımız var. Bu şansı kullanalım. Ana dilimiz, düşünce ve duygumuzu, kültür ve kişiliğimizi ortaya koyan en güçlü amildir. Avrupa'ya ve dünyaya açılırken elimizden ilk tutan ana dilimizdir. O, kurduğumuz bilgi binamızın temelidir. Bu temel ise mutlaka sağlam atılmalı. Sağlam bir temele oturulduğu zaman yabancı dilleri öğrenmek kolaylaşır. Ana dili öğretimine her zaman, her yerde gereken önem verilmelidir.
"Eğitimin kökleri acı, meyveleri ise tatlıdır." diyor Aristotel. Hep birlikte kolları sıvayıp işin başına geçelim. Herkesi göreve davet ediyorum.
Unutmayalım, temel okuldur. Türkçe kitapları 1992 - 93 yıllarından da olsa, yukarılardan yardım olmasa da haklarımızı isteyelim, direnelim.
Evet, gerçekler acı konuşuyor. Ama herkesin kaderi kendi elindedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI