ANADİL



Cumartesi, 12 Ocak 2008

ANADİLİbrahim BALTALIDiasporadaki Yunanlıların teşkilatı olan "S.A.E." 7-9 Aralık 2007 tarihlerinde Selânik'te dünyanın yedi bölgesinde yer alan koordinasyon kurullarının katılımıyla bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantının konusu ise "Yunan Dili ve Öğretimi" idi. Toplantıya katılanların tamamı dünyada Yunanca'nın öğretiminin güçlendirilmesinde hemfikir oldular. Ayrıca anaokulundan başlayıp ortaöğretimin sonuna kadar iki dilli eğitimin gerekli olduğu vurgulandı.

"S.A.E" buna benzer bir toplantıyı 3 Ekim 2007 tarihinde Almanya'nın Frankfurt kentinde de düzenlemiş ve oradan da benzer kararlar çıkmıştı. Frankfurt toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, Hamburg'da Yunanlılarla Türkler güçbirliğine gittiler ve başarılı sonuçlar da aldılar. Yunanlıların temsilcisi bayan Mastora ile Almanya Göçmen Konfederasyonu Başkanı Mehmet Tanrıverdi'nin istekleri doğrultusunda, Eğitim Bakanlığı'nın "Ortak Bildirgesi"nde anadilin önemine vurgu yapmaya karar verildi.

Öte yandan geçen dönemde hükümette dışişleri bakan yardımclığı görevinde bulunan ve HELLENİC AİD gibi bir kuruluşu yönlendiren Rodop Milletvekili ve şimdiki hükümetin Milli Eğitim Bakanı Evripidis Stilyanidis, ektiği tohumların yeşerdiğini görmektedir. Stilyanidis'in döneminde diasporada yaşayan Yunanlıların eğitimine büyük önem verilmiş ve birçok okulun açılmasına karar verilmişti. Stilyanidis bu sefer Yunanistan'ın milli eğitim bakanı olarak, Moldovya'da bu amaçlar doğrultusunda bir okulun açılışını gerçekleştirdi.

Diaspora'da yaşayanlar çok iyi bilir ki anadil bir varlık sebebidir. Anadil olmadan bir çocuğun kimliğinden bahsedilemediği gibi, yaşadığı ülkenin resmi dilini de öğrenmekte büyük güçlük çekilir. Geçenlerde bir öğretmen arkadaş okulunda çocukların öğrenme zorluklarından bahsediyordu. Yunanca anaokuluna giden bir öğrencisi vardı. Öğrenci Anadil Türkçe ile anaokulunda öğrendiği Yunanca'yı karıştırmıştı. Çocuk tuvaleti geldiği halde "tuvalet" kelimesini nasıl söyleyeceğini bir türlü beceremiyordu. Yine başka bir Yunan anaokulu öğrencisi de akşam yemekten önce masanın altına girmiş ve anne-babanın gözleri önünde "haç" çıkarmaya başlamıştı! Dinin her yerde egemen olduğu bir ülkede bunların olması çok normaldir. Ama, azınlık çocuklarının bu hale gelmesi ve bu tür bir eğitimden geçirilmesi hem azınlığı ilgilendiren yasalara, hem de ülkemizin imzaladığı insan hakları anlaşma ve sözleşmelerine aykırıdır.

Diasporadaki Yunanlıların haklı talepleri karşısında, Yunanistan'da yaşayan Türk Azınlığın da bu konudaki talepleri dikkate alınmalıdır. Geçen yıl çıkarılan bir yasaya göre çocukların ilkokula kayıt yaptırabilmesi için anaokuluna gönderilme şartı getirilmiştir. Yasada azınlık çocuklarıyla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamış ve çocuklarımız sadece Yunanca'dan oluşan anaokullarına gönderilmeye zorlanacağa benziyor. Ancak burada binadan tutun da öğretmene kadar bir dizi sorun yöneticileri beklemektedir. Nasıl ki dokuz yıllık mecburi eğitim azınlık çocuklarına uygulnamıyorsa, mecburi anaokul eğitiminin de uygulanması çok zordur. Azınlık anaokullarına karşı değildir. Ancak anadil Türkçe'nin de müfredat programına dahil edilmesi ve azınlık mensubu öğretmenler tarafından verilmesi gerekir. Azınlık ilkokulları hangi statüde çalışıyorsa, anaokulları da buna göre çalışmalıdır.

Anaokullarında anadilin de öğretilmesi konusunda bölgemizi ziyaret eden yöneticiler defalarca söz verdiler. Ancak şimdiye kadar bunların yerine getirildiğini göremiyoruz. Her nedense azınlığın marjinal bir kitlesinin istediği konular dikkate alınmaktadır. Örneğin devlet ortaokullarına Türkçe'nin seçmeli ders olarak koyulması gibi. Bu uygulama başarısız olmuştur, takibeden öğrenci sayısı da çok azdır. Azınlığın talebinin bu olmadığı çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Azınlığın kendi anadilini seçmeli olarak kendisine sunmak çocuğa hakaretten başka bir şey değildir. Temennimiz, bir an önce azınlık ortaokullarının inşa edilmesidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI