Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Türk Sanat Müziği Korosu'nun konseri dolayısıyla 31 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında Kırcaali'de bulunduk. Koroyu Kırcaali'de faaliyet gösteren Ömer Lütfi Kültür Derneği davet etti. Her iki kuruma da Türk kültürüne yaptıkları bu anlamlı katkıdan dolayı teşekkür ediyorum.
Kırcaali şehri 1393 yılında Gazi Kırca Ali tarafından kurulmuştur. Arda nehri tam ortasından geçmektedir. Parkları bu büyüklükteki bir şehre göre çok, caddeleri de geniş olan yeşillikler içinde bir kent. Kaldırımları onarıldığı takdirde ve yapıların da boyası tamamlandığında burası Balkanlar'ın en güzel şehirlerinden biri olmaya aday. Bu şehre sanki bu insanlar çok az gelmektedir. Şehirde kapitalist düzen yavaş yavaş oturmaya başlamış. Geçtiğimiz günlerde açılan iki büyük market de sanki bu sistemde kentin gelişeceğinin bir habercisi gibi. Şehirde düzenli çarşı ve alışveriş yerleri henüz gelişmemiş. Arda nehri kıyısına yapılan caddeye J. Washington adı verilmiş. Bu caddenin hemen yanı başına da "Pentagon" adında büyük bir alışveriş merkezi yapılıyor. Kısacası Amerika'ya karşı büyük bir hayranlık var bu şehrin insanlarında. Alışveriş yerlerinde Euro ile fiyatlar neredeyse eşitlenmiş durumda. Özellikle de elektronik eşya fiyatlarında pek fark yok. İnsanlara gelince, hiç anlatmaya gerek yok, çünkü Rodop Dağları'nın eteklerindeki insanların pek farkları yok. Gelenekler, görenekler, düğünler hep aynı. Ne olmasa bir bütünün iki parçası!
Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Korosu Kırcaali'ye ilk defa gelmektedir. Kültür merkezindeki bölgesel folklor festivaline denk düşüyor koronun konseri. Sahneye önce bölgenin folklor ekipleri çıkıyor. Hepsi genç ve dinamik insanlar. Ana ve babalar onları görmek için salonu tamamen doldurmuş. Salonda gençlerin de çok olması dikkat çekiyor. Çocuklar ve gençler bölgedeki Türk ve Bulgar halk oyunlarını oynuyorlar. Küçücük çocukların Bulgar milli folklor kıyafetlerini giyip sahneye çıkmaları bizlere biraz ters geliyor. Yanımızda iki küçük çocuğun aralarında Bulgarca konuşmaları tedirginliğimizi daha da arttırıyor. Daha sonra öğreniyoruz ki Bulgaristan'da bazı Türk öğretmenler özellikle de Bulgar halk oyunlarını çocuklara öğretiyorlarmış! Duyduğumuz başka üzücü bir konu da Türkçe'nin Bulgaristan'da seçmeli ders olarak son saatlerde okutulmasıdır. Olayın daha vahim olan tarafı ise Türkçe'ye karşı ilginin gün geçtikçe azalması!
Koro konserine başlıyor. Hava çok sıcak. Buna rağmen salon gençler tarafından doldurulmuş. Gençlerin TSM eserlerine tempo tutmaları ve birlikte şarkıları seslendirmeleri müthiş bir olay! Demek ki burada Türkçe şarkılara karşı bir susamışlık var! Konser bittiğinde salonda müthiş bir alkış sesi duyuluyor, yer yerinden oynuyor. Daha sonra da Ömer Lütfi Kültür Derneği Müdürü Müzekki Ahmet Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Başkanı Sami Toraman'a bir takdir belgesi veriyor. Sami Toraman da Kırcaali ve Eğridere belediye başkanlarına iletilmek üzere Gümülcine'yi konu alan birer tablo hediye ediyor.
Konser sonrasında, sıra şimdi yemekte. Kırcaali'ye gelip de baraj gölünde balık yemediyseniz, bir dahaki gezinizde bu yazdıklarımızı lütfen unutmayın. Baraj gölünün olduğu kısma, Kırcaali'lilerin deyimiyle "Teneke Mahalle"den geçip gidiliyor. Romanların yaşadığı bu mahalle, bizim Gümülcine'deki Alankuyu'dan farksız. Yolların ortasında sular akıyor ve evlerin üzerlerine de yeni yıkanmış çamaşırlar serilmiş. Yollar çok bozuk. Otobüs dar yollardan zor geçiyor. En sonunda baraj gölüne varıyoruz. Gölde bir gemi görüyoruz. Bu geminin hikâyesi de oldukça ilginç. Gemi göle kara yolu ile getirilmiş. Yollar dar olduğundan 3-4 tane ev de yıkılmak zorunda kalınmış! Yüzer bir lokantaya oturuyoruz. Yanımıza Türkçe konuşan işletme sahibi geliyor. Kendi ailesinin Rodop ilinin Kuşlanlı Köyü'nden olduğunu söylüyor. Kısacası kendisi Türkle Türk, Bulgarla Bulgar olma çabasında olan kurnaz bir işletmeci. İşletmede istediğiniz balık canlı olarak tutuluyor ve sizlere ikram ediliyor. Bazı arkadaşlar sazan balığını tercih etmemizi öneriyorlar. Balığın çok güzel olduğunu, bu işin uzmanları söylüyor, biz de onlara inanmak zorunda kalıyoruz.
Yemek sonrasında "Kadriye Latifova Türk Dram Tiyatrosu"nda bir gösteriye davet ediliyoruz. Sofya'dan gelen gösteri ekibi davul, trampet ve sopalarla müthiş bir gösteri sunuyor. Bir ara Türkiye'de sahnelenen "Ateş Dansı" aklıma geliyor. Gösteri çıkışında Kadriye Latifova'nın heykelini görüyoruz. Bulgaristan'da ilk defa bir Türkün heykelinin dikildiğini öğreniyoruz. Bu arada Kırcaali'de dört adet sokağa Türklerin adlarının da verildiğini belirtmek isterim. İnsan Bulgaristan gibi bir ülkede Kadriye Latifova'nın heykelini görünce, bir anda yaşlılarımızın anlattığı kadife sesli türkücü "Kadriye" aklımıza geliyor. Bu anı belki de hiç unutmayacağız.
Kırcaali'de ikinci günümüz. Artık dönüş yolundayız. Kırcaali'ye gelip de Mastanlı kasabasını görmemek olur mu? Dönüş yolunda Mastanlı'ya da uğruyoruz. Burada bizleri Akif Atakan karşılıyor. Biz zaten onu her gezimizden tanıyoruz. Mastanlı'ya gitmezden önce bir restoranda öğle yemeğinin siparişini veriyoruz. Şimdi önümüzde iki saatimiz var. Mastanlı ıhlamur ağaçlarının gölgesinde kaybolmuş küçük bir kasaba. Her taraf yemyeşil. Caddeler burada da çok geniş. Şehrin tam merkezinde Osmanlı mimarisine uygun bir çeşme yapılıyor. Yine merkezde isim değiştirme olaylarında şehit düşen Türklerin isimlerinin yazıldığı bir de anıt görüyoruz. Ama gezimizi ilginç kılan buranın ana caddesinin adının "Gümülcine Caddesi" olmasıdır. Gümülcine adı Bulgarca yazılı olarak hala durmaktadır. %90'nı Türk olan bir kasaba. Rodop İli sınırına 35 km. uzaklıkta olan bir yerleşim yeri. Makaz Yolu açıldığında ilk uğrayacağımız kasabalardan bir tanesi.
Mastanlı dönüşü yemeğe oturuyoruz. Kasabanın çıkışında, bir nehir kıyısında, oteli, yüzme havuzu, kafeteryası ve restoranı olan Türklere ait mükemmel manzaralı bir yer. Burada menü farklı. Kırcaali'deki balığın tadı henüz damağımızdan silinmemişken, bu sefer fırında kuzu ve dana sipariş veriyoruz. Buranın şarabının da çok farklı olduğunu, masamızda oturan bazı öğretmenlerden öğreniyoruz. Şimdi artık ayrılma zamanı. Memlekete dönmek için tekrar Kırcaali'ye dönmek zorundayız.
31 Mayıs Cumartesi günü başladığımız Kırcaali ziyareti, 1 Haziran günü Haskova ve Harmanlık üzerinden memlekete dönüşümüzle sona eriyor. Dönüşümüz tam dört saatimizi alıyor. Toplam 360 km. yol. Makaz Yolu açıldığında Gümülcine-Kırcaali arası 72 km'ye düşecek. Bulgaristan'da herkes, "Bizdeki yol artık eskidi, tamirine başladılar, sizin taraf yolu ne zaman bitirecek?" diye soruyorlar.